Tiyatro nedir?


Tiyatronun diğer edebi eserlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, bunun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Roman ve hikaye mücerrettir. Değer ölçülerini, okuyanın sübjektif kanaat ve anlayışlarından alır. Onların yanında tiyatro müşahhastır. Göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyletoplum psikolojisine hitab eder. Kendisi de seyircinin kollektif vicdanından güç alır.
Bir tiyatro eserinde eseri yazan kişi veya kişilere müellif, yazılı bir metin veya dile getirilmesi oyunculara bırakılmış tasarıya eser, oyunu sahnede canlandıran kişilere oyuncu denilir ve bu üç varlık muhakkak bulunur. Ayrıca eserin sahnelenmesinde vazife alan yönetici, dekoratör, ışıkçı, suflör gibi diğer yardımcı elemanlar da vardır.
Bir tiyatro eserinde; konu, kişiler, çevre, zaman, üslup, amaç gibi altı unsur vardır. Tiyatroda sosyal hayatın ve insan karakterlerinin tahlil ve tenkitleri yapılır. Tiyatroda en önemli hususlardan biri dildir. Fazla ağır olmaması, konuşma diline benzemesi istenir. Böylece ince fikirlerin ve esprilerin seyirci tarafından kolayca kavranması sağlanmış olur.
![]() |
Açık Hava Tiyatrosu Örneği |
Tiyatronun gelişmesi
Taştan yapılan ilk tiyatro binaları M.Ö. 4. yüzyılda görüldü. Yunan tiyatrosu bir tapınaktaydı. Ortaçağ ve 16. yüzyıl batı dünyasının kiliselerinde, ayin yapmak, İncil’deki hikayeleri oynamak için tahtadan sahneler düzenlenirdi.
Tiyatro, batıl inançlardan doğmuştur. Aristoteles, tiyatroyu insan hareketlerinin bir taklidi, temsili sayar. İnsanlar belli zamanlarda yaptıkları törenlerde, tapındıkları tanrıları, ilahları temsil etmek için maske kullandılar. Avrupa’da M.Ö. 40-10 bin yıl önceden kalma mağara resimlerinde el ve yüzlerine hayvan postu geçirmiş, hareket halinde insanlar görülmektedir. Bunlar ilk tiyatro örnekleri sayılabilir. Şamanist törenlerde, şaman, bir ilahın temsilcisidir. M.Ö. 6. yüzyılda, eski Yunan’da, şarap tanrısı Dionysos için düzenlenen törenlerde, şenliklerde bir koro dithyrambos şarkıları söyler, maskeli kişiler sahnede oynardı. Böylece bazı değişikliklerle Avrupa tiyatrosunun temeli atılmış oldu. Dionysos cümbüşlerinde sergilenen azgın ve utanç verici sahneler trajedi (tragedya) adını aldı. Trajedilerde kader, ahlak, töre anlayışı daha sonraları da eski Yunan felsefe ve kültürüne göre anlatıldı. M.Ö. 5. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan komedilerse Dionysos törenlerine trajedilerden daha çok bağlıdır. Yunanca komos (eğlence, şenlik) kelimesinden türeyen komedide soytarılık, hokkabazlık, ahlaksızca münasebetler, bahar ayinleri, Atinalıların erotik yaşayışları oldukça geniş yer tutar. Öyle ki 10.000, 20.000 kişilik bir şehir halkının, kitle halinde bu şenliklere katıldığı görülmüştür. Her yıl Almanya ve Brezilya gibi ülkelerde düzenlenen faşing ve karnaval eğlenceleri bu çeşitten tiyatro geleneğinin günümüzdeki görüntüsüdür.
İtalya’ya tiyatro, Roma döneminde Yunanlılardan sıçramıştır (M.Ö. 3. yüzyıl). Yunan tiyatrosunun bir taklidi olan İtalya tiyatrosunda şehir halkının kitle halinde katılma oranı Yunanistan’dan daha da fazladır. Trajedinin yıkıntıları arasından doğan Pandomima (pantomim: müzikli, danslı, sözsüz oyun) Roma’da gelişmiş bir seyirlik türüdür.

Rönesans tiyatrosu (15. yüzyıl) İtalya’da başladı, İngiltere’de önem kazandı. İtalya, reform hareketi dışında kaldığından kilise tiyatrosu (ayin oyunu)nu devam ettirdi. Avrupa’da 16. yüzyıl sonlarında düşünce, ahlak ve inanç çatışmaları yeni boyutlar kazandı. İngiltere’de toplumun her kesimine seslenen Shakespeare’nin oyunlarını zenginler destekledi (1590). Fransa’da tiyatro topluluklarının yaygınlaşması 16. yüzyıla rastlar. Corneille ve Racine konularını Yunan-Roma mitolojilerinden alır. Moliere, halk tiplerini seçer ve modern komedinin kurucusu olur.
On sekizinci yüzyıl Avrupa tiyatrosu, orta sınıfa seslenir. Ahlaki anlayışla rönesans öncesinin kilise tiyatrosunu andırır. Aile konuları ve hissilik ön plana çıkar. Klasik trajedi, daha çok operada görülür. Komediler, bu yüzyılın en tutulan türü olur.
On dokuzuncu yüzyıl romantizmi tiyatroyu değil de şiiri etkiledi. Ancak Almanya’da romantik tiyatro hayli iddialıydı. Schiller, Goethe ve Wagner Almanya’da; Hugo ve Alfred de Musset Fransa’da; Strindberg İsveç’te; Ibsen Norveç’te; Çehov ve Maksim Gorki Rusya’da; G. Bernard Shaw İrlanda’da sivrilen isimlerdir.
Yüzyılın sonlarında, ciddi tiyatro eğilimleri görüldü: Gerçekçilikten, "simgecilik, izlenimcilik, doğalcılık, gelecekçilik ve dışavurumculuk" gibi modernist akımlara geçildi. Bu tür oyunlar kolayca seyirci çekemedi. Bu yüzden "bağımsız tiyatro" adıyla "bağımsız, hür, tenkidi, karamsar" vs. kavramları yüklenen hareketler başladı. Günümüz tiyatrosu:
Günümüz dünya tiyatrolarında gerçekçilik akımı ve sahne düzeniyle oyunculukta Rus Stanislavski’nin tabiici anlayışı devam etmektedir. Ancak, karşı akımlar bu "gerçekçi, sahici dekor ögeleri" yerine tecrübi tiyatroyu uygulamaya koymuşlardır (İsveçli tasarımcı Adolphe Appia, İngiliz yönetmen Gordon Craig).
8397.jpeg)
Modern tiyatroda duygu yanılmasına, edebi anlatıma bir tepki olarak "belgesel tiyatro" veya "olgu tiyatrosu" doğmuştur. Bu tiyatroda anlatılan vak’a, fazla değiştirilmeden, belgelerle ortaya konulur. Çağdaş tiyatroda bir diğer gelişme de uyumsuzluk tiyatrosu’nun ortaya çıkışıdır. Bu tiyatro karamsarlık, kadere karşı geliş, şaşkınlık gibi ve endişeler içinde kıvranan insanoğlunun hakiki inançtan uzak ruh hallerinin sahnelere yansımış şeklidir. Bazı Avrupalı ve Amerikalı oyun yazarları, insanın durumunun saçma ve gayesinin boş olduğu inancını savunurken, tam bir inançsızlığın da savunucusudurlar. Hiçbir hedef gözetmezler; hayatı boş görürler; şaşkın ve endişelidirler. Bu sebeplerden dolayı "uyumsuzluk tiyatrosu"nun diğer adı "saçma, abesle uğraşma, olmayacak işler" manasında ifadesini bulan absürd tiyatro’dur. Samuel Beckett (1906-1989, İrlandalı), Eugéne Ionesco (Fransız), Arthur Adamov (1908-1970, Rus), Harold Pinter (İngiliz) bu karamsar türün birkaç yazarıdır. Uyumsuzluk tiyatrosunda dil bozuk, tekrarlı ve ilgisiz konuşmalar, felsefi endişeler çoktur. Gerçeküstücü (sürrealist), varoluşçu (egzistinsiyalist), dışavurumcu (ekspresyonist) akımların ve Franz Kafka (1883-1924)nın etkisi açıkça görülür.
"Tecrübi tiyatro"da 1960’lardan sonra gelişen bir hareket de seyircinin oyuna katılmasıdır. Polonyalı yönetmen Jerzy Grotowski bu fikriyle Avrupa ve ABD’deki toplulukları etkiledi.
Kaynak: http://tiyatro.nedir.com/#ixzz2aAts5wCk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder